29 Ocak 2008 Salı

Çocuktan mı yoksa evcil hayvandan mı vazgeçmeli?

Yaşadığımız dünya Yüce Yaratıcı tarafından en ince ayrıntısına kadar insanın yaşamını sürdürebilmesi için planlanmıştır. Birlikte yaşadığımız canlılar da bu plan doğrultusunda yapılanmış zincirin bir halkası konumundadırlar. Bir örnekle açıklamak gerekirse “Denizyıldızı ile beslenen deniz kabukluluları süslü kabukları alınmak için çok sayıda toplanıp yok edilince, denizyıldızı sayısında artış oldu. Denizyıldızları sayıca çoğalınca denizde yaşayan ve soluduğumuz havanın temizlenmesini sağlayan bitkilerin daha fazla tüketilmesine neden oldu. “ vb. Örnekler çoğaltılabilir.
Birlikte yaşadığımız ve evcilleştirilmiş hayvanlara bakanlar, diğer bir kısım insanlar tarafından eleştirilmektedir. Bu insanlar hayvanlara bakmak yerine kimsesiz çocuklara bakmak gerektiğini düşünmektedirler. Belki doğrusu hayvana mı, yoksa kimsesiz çocuğa mı bakmalı? sorusuna ulaşmadan çözüm üretmek gereklidir. Kimsesiz çocuklar da bir ana ve baba tarafından dünyaya getirilmektedir. Eğer ölüm söz konusu değil ise; aslında çocuğu dünyaya getiren ve bakması gereken iki yetişkin vardır. Ancak ana baba olma olgunluğuna ulaşmamış, evliliğin anlamını kavramamış veya plansız-istem dışı çocuğu dünyaya getirmiş kişiler çocuklarını kolayca terk edebilmektedirler. Bu durumda bile çocuğun sorumluluğunu üstlenen bir sosyal hizmet kurumu mevcuttur. İstenilen asla bu olmasa da ne yazık ki gençlere evlilik kurumunun gerekliliği ve ana-baba olmanın sorumluluğu öğretilmedikçe sorun sürecektir. Birçok konuda diploma gereklidir de nedense en önemli konuda hiç aranmaz, sorulmaz. Oysa ana-babalar geleceğin toplumunu şekillendirenlerdir. Onlar çocukla aynı genetiğe sahip ve çocuğun büyümesinin en yüksek olduğu dönemde çocuğa şekil veren ilk öğretmenleridir. Bir insanın bir konuda en yüksek eğitimi almış olması iyi ana-baba olduğu anlamını taşımaz. Çocuğu doğmadan çocuğunun gelişimini öğrenen, onu tanımaya çalışan, öğrendiği gelişim aşamalarının dönemi geldiğinde; dönemin özelliklerine göre çocuğunun büyüyüp gelişmesine gereken özeni gösterenler iyi ana-babalardır.
Aslında ana-babalık ömür boyu süren bir sorumluluktur. Sorumluluk duygusu çocukluk çağından başlayarak çocuklara kazandırılması gereken bir olgudur. Örneğin: Evcil bir hayvana bakmak bu olgunun kazanılmasında bir yoldur. Günümüzde insanların fiziksel olarak çok iç içe yaşamasına rağmen iki metre mesafedeki kapı komşusunu tanımayacak kadar duygusal açıdan uzakta olması evcil hayvanların bakım ve korunmasını engellemektedir. Yeni doğan bebekte refleks olarak bulunan doğal bir duygu olan korku, çevresinde evcil hayvanları görüp tanımaması ve bu hayvanların eğitim! adı altında korku unsuru olarak kullanılması nedeni ile problem korkuya (Fobi) dönüştürülmektedir. Oysa yumuşak tüyler mutluluk veren, çocuğun dokunma duyusuyla dünyayı tanımasını sağlayan bir fırsattır. Karşılıklı sevgi alışverişi çocukta doğal sevgi duygusunun, sevdiği evcil hayvanın bakımını üstlenmekte sorumluluk duygusunun gelişimini sağlayacaktır. Zamanını, yiyeceğini paylaşmak; şefkat göstermek, bir canlının bakım ve sorumluluğunu üstlenmek bir çocuk açısından evcil bir hayvana bakarak, yaşam tecrübesi ile kazanılabilecek önemli değerlerdir.
Ne geleceğimizin garantisi çocuklarımız ne de yaşam zincirinin bir halkası hayvanlar arasında seçim yapılmasını istemek ve onlardan vazgeçmek mümkün değildir.

Hiç yorum yok: